CEBRİ TASARRUF NEDİR? Yazdır
Fertlerin arzulamaksızın iradeleri dışında etkenler yüzünden tüketimden fedakarlığa mecbur kaldıkları durumları kapsayan bir terimdir. Zoraki perhizkarlık yahut cebri tasarruf kavramını ilk belirtmiş olan iktisatçı, Jeremy Benthamdır. Bentham, «bütün kolların» en verimli şekilde çalıştırıldığı tam istihdam durumunda para miktarı artırılırsa, «cebri tasarruf» olayı ile karşılaşılacağını düşünmüştür. Cebri tasarrufu, talep enflasyonunun kaçınılmaz sonucu olarak nitelendirmiştir Tam istihdam sınırından öteye, üretimin genişletilemeyeceğine işaret etmiştir. Toplam reel üretim aynı kaldığı sürece, yatırımların ancak tüketimden kısarak çoğaltılabileceğini anlatmıştır. Tüketimden fedakarlık pahasına yatırını harcamalarının çoğaltılmasını, «cebri tasarruf» olarak nitelendirmiştir. 19. Yüzyılda cebri tasarruf kavramına temas etmiş «bütün» yazarların düşünceleri, Jeremy Bentham'ın paralelinde yer almıştır. Günümüzün iktisatçıları, cebri tasarruf olayına başlıca dört örnek göstermektedirler. i) Birincisi, talep enflasyonudur. Emek yahut sermaye faktörlerinden birinin tam istihdam seviyesine eriştiği ve ikame elastikliğini işleterek üretimi daha da artırmaya imkan kalmadığı durumlarda; yatırım harcamalarının yahut devlet giderlerinin kabarmağa devam etmesi, milli gelirden halk tüketimine ayrılan payın daralmasına yol açar. Harp ekonomisinde sivil ihtiyaçlardan kısılarak üretim gücünün milli savunmaya yararlı amaçlara çevrilmesi, barış zamanında sosyal yararı yüksek yatırım harcamalarının prodüktif yatırımlara kıyasla genişletilmesi yahut Wicksell’in belirttiği gibi, piyasa faizinin doğal faiz altına düşmesi sonunda uyarılmış yatırımların dengesiz bir artış kaydetmesi gibi... Talep enflasyonuna bağlı cebri tasarruf, nominal gelirlerin artış hızı reel gelirinkini aştığı noktada fiyat artışlarıyla başlar. Ferdi net gelirden tüketime ayrılan marjinal satın alma gücü azaldığı anda, bu belirtinin iktisadi teşhisi, cebri tasarruftur. ii) Vergilemenin de zorunlu tasarruf etkisi vardır. Vasıtasız vergiler, yükümlü gelirinden bir kısmını devlete intikal ettirir. Vasıtalı vergiler ise, fiyat yükselişlerine sebebiyet verir. A) Geçmiş yıllarda, ceteris paribus kaydıyla yapılmış teorik tahlillerde, vasıtasız vergiler yüzünden gelirleri azalanların tüketimlerini de kısacakları ve dolayısıyla cebri tasarruf olayı meydana geleceği kabul edilmekteydi. Arıcak Milton Friedman, 1970 de, bu görüşe karşı çıkmıştır. Vasıtasız vergiler yüzünden gelirleri azalanların daha yüksek bir marjinal tüketim eğilimine kayabileceklerini ve ezellikle müreffeh ailelerin hayat standartlarını koruyarak cebri tasarruf etkisi altına girmemeleri mümkün bulunduğunu ortaya koymuştur. Artık anlaşılmıştır ki, devletin gelir vergilerine yaptığı zamlar sonunda cebri tasarruf etkisine maruz kalan sosyal tabakalar, orta halliler yahut onların altındakilerdir. Paradoksal bir sonuç olarak, yüksek gelir tranşlarında vergiyi ödeyenler, cebri tasarruf etkisinden kurtulmaktadırlar. B) Vasıtalı vergilerin sebebiyet verdiği fiyat yükselişi, toplam tüketim maddeleri talebinde bir daralışa yol açtığı takdirde, zorunlu tasarruf söz konusudur. i) Diğer bir zorunlu tasarruf türü gelir ve varlık sahiplerinin kanuna dayanarak yahut fiilen satın almaya zorlandıkları devlet tahvilleri ve hazine bonolarıdır. İstemedikleri halde devlet istikrazlarına para yatıranlar, bu yüzden marjinal yahut ortalama tüketimlerinde bir kısma yapmağa mecbur kalırlarsa, zorunlutasarruf söz konusudur. Devlet zoru ila satılmış tahvillerin ve hazine bonolarının cebri tasarruf etkisi, vasıtasız vergileri andırır. Yüksek gelir tranşlarından cebri istikrazları ödemeğe ayrılmış fonlar, tüketimden tasarrufa değil, özel sektöre ait prodüktif yatırımlardan kesintilere yol açar. Tüketim daralışına daha ziyade, orta halli ve mütevazi belirli tabakalarda rastlanır. ii) Zorunlu tasarrufun en çok görülen türlerinden biri, dağıtılmayan şirket kazançlarıdır. Kanun ve statü hükümleri, şirketleri kazançlarından bir kısmını yedek akça olarak ayırmakla yükümlü tutmaktadır. Yatırım ihtiyaçları dolayısıyla de, kazançların şirket tüzel kişiliği bünyesinde biriktirildiği durumlara oldukça sık rastlanmaktadır. Ayrıca Gelir Vergisi sistemindeki dik oranlı müterakkilik durumu, ticari ve sanayi ortaklıklara büyük sermayeler yatırmış kimseleri oylara hakim bulundukları takdirde karı şirket bünyesinde bırakmağa sevk etmektedir. Şirketlerin piyasadan sermaye aramayarak yatırım ihtiyaçlarını yukarıda yazılı saiklerle dağıtılmamış karlarla karşılamalarına oto finansman yahut zati finansman denilmektedir. iii) Vesika sistemi yahut kupon sistemi, en basit zorunlu tasarruf örneğidir. Harp ve darlık zamanlarında, tüketimi daraltmak maksadıyla, vesika sistemi uygulanabilir. Vesika sisteminin kapsamına giren mallardan ne miktar talep edilebileceği, kamu otoritelerince tayin edilir. Yahut tüketim maddelerine harcanabilecek paraya bir sınır çizilerek, bu sınır içinde fertlere seçim hakkı tanınır. Tüketici, elindeki kuponları ekmek yerine yumurtaya yahut kumaş yerine kunduraya harcamağa serbest bırakılır. Vesika sisteminin özelliği, tüketim harcamalarının satınalma gücüne değil, devlet takdirine göre ayarlanmasıdır. Almancası : Zwangssparen. Fransızcası : épargne forcée. İngilizcesi : forced saving. (Bk; Moneter talep enflasyonu, maliyet enflasyonu, tasarruf, dağıtılmayan kazançlar, Denk Bütçe Çarpan Teoremi, oto finansman, kupon sistemi).