Sermayenin özel girişim eliyle üretime ve gelir paylaşımına ağırlığını koyduğu bir sistem olarak, Kapitalizm tarih boyunca türlü aşamalardan geçmiştir. Kapitalist düzeni kuran ve ayaküstü tutan unsurlar, bilindiği gibi, muazzam ölçüde sermaye birikimi ile beraber, kâr gayreti ve iktisadî rasyonellik, teşebbüs ruhu ve onun peşpeşe harekete geçirdiği teknolojik gelişme ve nihayet bütün bunlara uygulama imkânını yaratan kredi ve sermaye piyasası kuruluşlarıdır. Kapitalizmin yeni zamanlar başından günümüze kadar uzanışında bütün bu unsurların teker teker rolü ve önemi olmuştur. Tarihçiler ve bilim adamları sistemin kuruluşunda söz konusu unsurlara farklı ağırlık vermişlerdir. Marx, maddî yanı ile sermaye birikimini ve onun yarattığı altyapı üzerinde mülkiyet ve sınıf teşekkülünü sistemin kurucu unsurları olarak göz önüne almıştı. Max Weber ise iş adamlığı ruhunu yoğuran manevî unsur üzerinde durmuştur. Sadece sermaye birikimi, kâr ve sömürü hırsı, Weber'e göre, Kapitalizmin bir sistem olarak varlığına işaret sayılamaz. Servet birikimi, hudutsuz kazanç ve sömürü hırsı tarihin her devrinde mevcut olmuştur. Düzeni, kapitalist yapan unsur, serveti disiplinli bir işletme çerçevesinde hesapçı-rasyonalist zihniyetle üretime ve tekrar sermaye birikimine sevkeden davranıştır. Bu davranış, Weber'e göre, Batı ve Kuzey Batı Avrupa’da (Hollanda ve ingilterede) dinî reform hareketleri sırasında püritanizm ile yaratılmıştır "Âllaha kulluk etmeği iş ve meslek çerçevesinde düzenli bir çalışma ve üretme ile mümkün gören, ona karşılık yaratılanı ve kazanılanı gelişigüzel tüketmeyip tasarrufa ve oradan tekrar birikime aktarmayı öğütleyen püritanizm, kapitalist zihniyetin kökleşmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Kapitalizmin yeni çağlardan bu yana gelişimini tarihçiler türtü kademelere bölerek incelemişlerdir. Werner Somhart'ın ileri sürdüğü üç aşamalı model bunlar arasında en fazla benimsenmiş olanıdır:
1. Erken Kapitalizm (Frühkapitalismus):
2. Yüksek Kapitalizm (Hochffapitalismus):
3. Geç Kapitalizm (Spâıkapitafismus).
Her üç aşama, ilk plânda sermayenin türediği ve ağırlığını koyduğu sahanın cinsine göre birbirinden ayrılır.
i) Kapitalizmin erken denilen ilk aşaması yeni zamanların başlangıcında büyük coğrafî keşifleri takiben Atlantik kıyılarında belirmiş ve boy vermiştir. -Sermayenin yöneldiği saha ticâret, ve para muameleleri olduğu için bu ilk aşama Ticaret Kapitalizmi diye de anılır. Avrupanın Uzak Doğu- ile alışverişi On altıncı Yüzyıldan itibaren Akdenizi kendi haline bırakıp Atlantik kıyılarına yönelince, servet ispanya, Portekiz ve ingiltere kıyılarında toplanmıştı. Büyük mutlakiyetçi hükümdarlıkların denizaşırı maden ve hammadde kaynaklarını ele geçirme yarışı, deniz ticaret filolarının donatımı, bu filoların her defa göz kamaştırıcı ve kucak dolusu mal kıymeti- maden hamulesiyle dönüşü sermayeye ve sermayeciliğe görülmemiş imkânlar yaratmıştı. Gemi donatımının ağır tesis maliyetini karşılayabilmek ve risk'i dağıtıp bölüştürmek gayreti bir takım ticâret kumpanyalarının yerden bitercesine kuru luşuna yol açıyordu. Merkezî ve mutlakiyetçi hükümdarlığın başta para, ticaret ve donatım olmak üzere yürüttüğü iktisadî politikaya merkantil sistem denildiği malûmdur. Merkantilizm, Ticaret Kapitalizmiıiin politika anlayışı ve tatbikatıdır denilebilir.
Ticaret Kapitalizmi, hesap, teknoloji ve tecrübe yanının eksikliği ile beraber, kâr hırsı taşkın, gözünü budaktan esirgemeyen istjlâcı bir kuruluş ve yayılış çağıdır. Bu çağ On Sekizinci yüzyılın ortalarına ve kısmen ikinci yarısına kadar sürer.
ii) On Sekizinci Yüzyılın ikinci yarısında teknik inkılâbın açtığı imkânlar sonucunda sermaye ağırlık noktasını ticaretten sanayiye kaydırmış ve bununla Sanayi Kapitalizmi devri kurulmuştur. Bu devir On Dokuzuncu Yüzyılda sistemin zirvesini ve asıl şahlandığı çağı meydana getirdiği için Yüksek Kapitalizm diye de ifade edilir. Madencilik, tekstil ve başka dalları ile endüstri büyük ölçüde sermayeyi çeken kazanç yollarının başında yer almıştır. Piyasa, devlet müdahalesinin asgariye indirildiği serbest rekabet piyasasıdır. Ticaret kapitalizminin gözü pek, vurucu kırıcı girişim tipi burada daha çok hesapçı rasyonel bir iş adamı tipine yerini bırakmıştır. Altın para sisteminin serbestlik içinde yürüttüğü milletlerarası ticaret görülmemiş ölçülere varmıştır.
Sanayi Kapitalizmi ile beraber sosyal yapıdaki değişim de dikkati çekicidir: yüzyılların manifaktür tertibinde basit el işçiliğine dayalı imalâthane 19. Yüzyılda yerini fabrikaya bıraktıktan sonra, ortaya bütün yüzyıla damgasını vuracak olan apayrı bir sınıflaşma çıkmış oluyordu. Arada oldukça geniş bir orta sınıfla beraber iki zıt kutup halinde: Emekçi (proletarya) ve patron (burjuva) sınıfları Sanayi kapitalizmi, sosyal yapıdaki bu değişikliğin bir yan mahsulü olarak gelir paylaşımı tartışmalarının ve dolayısıyla Sosyalizmin (Marksçı Sosyalizmin) yoğunluk kazandığı çalkantılı bir fikir ve hareket çağı olarak kendini tanıtır.
iii) Kapitalizmin Birinci Dünya Harbi sonunda günümüze kadar sürüp gelen üçüncü aşamasını Sombart “Geç Kapitalizmi” olarak nitelendirmiştir Kapitalist, sistem canlı bir organizmaya kıyaslanacak olursa, her canlıda görüldüğü üzere onda da üç aşamanın birbirini izlediği düşünülebilir: Önce ele avuca sığmaz, haşarı fakat tecrübesiz bir çocukluk çağı (Erken Kapitalizm); onun arkasından gücü adamakıllı pekleşmiş bir erginlik devri (Yüksek Kapitalizm); ve nihayet kaçırtılmaz olan yaşlanma ve kocama devri (Geç Kapitalizm). Kapitalizmin bugününü, yaşlılık çağı olarak nitelendiren tarihçiler, iddialarına dayanak olarak; sistemin günümüzde özyapısına ters ve aykırı bir takım unsurlarla dolup taştığını ileri sürmüşlerdir: özel teşebbüsün yanısıra geniş bir kamu sektörü; devlet ve sendika baskısı; altın para sisteminin milletler arasında hareketli ve akıcı işleyişi yerine türlü sınırlama ve kayıtların yarattığı tutukluk ve katılık; firma yapısında - belki en önemli noktalardan biri burada - sevk ve idare yetkisinin sermayedarlardan idareci (menejer) takımına devredilmesi ve kararların da ona uyarak daha çok bürokratik bir işleyişe aktarılması... Bütün bunlar Kapitalizmin özünde mevcut olmayan, sisteme sonradan ithal edilen ve edildikçe de düzenin bir çeşit mafsal katılaşmasına yol açan değişik yapı unsurlarıdır. Firmalar gitgide büyümüş, piyasaya bir çok cihetlerden hakim dev kuruluşlar halini almış, bununla beraber hareket esnekliğini kaybetmişlerdir. Kapitalizm, bir bakıma, geçen yüzyılın hudutsuz dinamizmi demekti. Dinamizmin azalışı bir kısım tarihçi ve iktisatçılara sistemin artık son saati çalmak üzere ve yerini kendiliğinden apayrı bir düzene muhtemelen bir sosyal refah devletine, hatta dosdoğru sosyalizme terkedeceği inancını vermiştir.
İçinde bulunduğumuz aşamaya Marksist yazarlar - Hilferding'len beri “Finans Kapitalizmi” demeği tercih etmektedirler. Kapitalizm, onlarca. Emperyalizmden ayrı olarak düşünülemez. Geçmişte silâhlı ve kanlı yoldan yürütülen emperyalist politika günümüzde, iddia edildiğine göre. dev kapitalist firmaların finansman (yani kredi ve borçlandırma) yolıyla sürdürülmektedir. Kapitalizmin kredi ve finansman yolıyle dış ülkeler üzerinde oynadığı rol elbette inkâr edilmez. Bununla beraber, sistemin ancak bu yola baş vurarak kendini su üzerinde tutabildiğini söylemek mümkün değildir, istatistiklerin açıkça gösterdiği gibi, ileri kapitalist ülkelerin muazzam üretim çarklarını vermeden döndürecek olan alıcı talebini dışarıda (hele az gelişmiş ülkelerde) değil, bizzat kendi pazarlarında yaratıp bulmak durumunda oldukları bir gerçektir.
Kapitalizmin bugünkü aşamasına konulan teşhis ne olursa olsun, düzenin artık öz yapısını ve alışılmış niteliğini taşımadığı muhakkaktır. Çağımızın batılı ülkelerini, içine itildikleri karma ekonomi ve sosyal haklar düzeyinde, pür ve gerçek anlamıyle «kapitalist» olarak nitelendirmek son derecede zordur. Kapitalizm, bugün daha çok sol çevrelerce bozuk düzenin adı olarak sosyalist blok dışındaki ülkeleri topyekûn karalamak için sürdürülen bir klişe terimden ibaret görünmektedir.
Almancası : historische Entwicklurıg von Kapitalismus.
Fransızcası : évolution historique du capitalisme.
İngilizcesi : historical evolution of capitalism.
(Bk; Kapitalizm. Liberalizm).