Yüklenirken Lütfen Bekleyiniz...

MESKEN (KONUT) POLİTİKASI NEDİR?


Devletin, vatandaşların barınma ihtiyacını iktisadi koşullara ve sosyal adalet ilkelerine uygun şekilde düzenlemek amacıyla aldığı tedbirlerin bütününü ifade etmektedir.

İnsanların beslenme, giyinme ve barınma gibi üç temel ihtiyacından biri ile ilgili olan mesken politikası, özellikle Birinci Dünya Harbinden sonra bütün dünyada önem kazanmış, birçok ülkede hükümetlerin vatandaşları ucuz fakat sıhhi konutlara kavuşturmak için çeşitli tedbirler aldıkları görülmüştür.

Nüfusun hızla arttığı, köylerden şehirlere doğru yoğun bir işgücü akımının mevcut olduğu gelişme halindeki ülkelerde ise konut sorunu daha ciddi bir nitelik kazanmakta ve çok yönlü tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir. Nitekim memleketimizde son çeyrek asırda meydana gelen hızlı şehirleşme hareketi, sanayileşme seviyesinin yetersizliği sebebiyle, büyük şehirlerin civarında gecekondu sorununu ortaya çıkarmıştır. Bunların çoğalmasına engel olmak ve mevcut olanları zamanla tasfiye etmek önceden planlanmış bir konut politikasını zorunlu kılmaktadır. Mesela ikinci Beş Yıllık Kalkınma Planında açıklandığına göre 1968 yılında şehirlerdeki mevcut gecekonduların otuz yılda tasfiyesi için yılda en az 15.000 konut yapılması gerekmektedir.

Öte yandan mesken politikası sadece bir gecekondu sorunundan ibaret değildir. Vatandaşları özellikle yoksul ve az gelirli aileleri “sağlık şartlarına uygun” (Anayasa Mad. 49/II) meskenlere kavuştururken, milli iktisadi gücümüzün lüks konut inşaatına yönelmesini önlemek de konut politikasının önemli bir parçasını teşkil etmektedir. Şu halde aynı zamanda iktisadi ve sosyal muhtevalı bir konut politikasını izlemek lazımdır.

Konut sorunu en az yirmi beş yıldan beri memleketimizde ciddi bir nitelik kazanmasına rağmen, planlı kalkınma dönemine kadar tutarlı bir politikaya bağlanmamıştır. Gerçi ikinci Dünya Harbinden sonra büyük şehirlerde gecekondu sorununun ortaya çıkması devletin bu hususta dağınık bazı tedbirler almasına yol açmıştır. 1953 tarihli Konut Yapımını Teşvik ve izinsiz Yapılan Binalar Hakkındaki 6188 sayılı Kanun bunlardan biridir.

1961 Anayasası bu bakımdan da önemli bir adım oluşturmuştur. Gerçekten T.C. Anayasası konut politikasının sosyal politikanın bir parçası olduğunu kabul etmiş ve 49. maddesinde devlete yoksul veya dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayıcı tedbirleri alma görevini yüklemiştir.

1963 ten itibaren önce birinci, sonra ikinci kalkınma planlarında da konut sorununa özel bir yer verilmiştir. Bu planlarda önce memleketimizdeki konut durumu köy ve şehirler itibariyle incelemeye tabi tutulmuş, konut politikasının ilkeleri ve alınacak tedbirler tespit olunmuştur.

Mesela Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında açıklandığına göre 1.175.000 civarında olan şehirlerdeki oturulabilir konutların yanında 240.000 gecekondu mevcuttur. Şehirdeki meskenlerin ortalama % 36 sı kiracılar, % 64 ü ise sahipleri tarafından kullanılmaktadır. Şehirlerde oda başına 2,17 kişi, köylerde ise 2,70 kişi düşmektedir. Şehirdeki konutların % 27,4 ü tek odalı, % 36,4 ü iki odalı. % 19 u ise üç odalıdır. Üçten çok odalılar ancak % 7.2 yi bulmaktadır. Bu konutların % 41 inin barınma şartları iyi, % 33 ünün orta. % 26 sının ise kötüdür. Ankarada oturanların % 45 i gecekonduda yaşamaktadır. 1960 yılında şehirlerimizde 56,227 birim konut yapılmıştır. Şu halde 1960 yılında nüfusun her bin kişisine iki konut inşa edilmiştir. Bu rakam birçok ülkelerde üç ila yedi arasında değiştiğine göre memleketimizde konut yapımı, birim olarak, o tarihte yeterli seviyeye ulaşamamış görünüyordu.

Bununla beraber yukarıda da açıklandığı gibi, konut politikasını iktisadi politikadan ayırmak ve sadece sosyal muhtevası ile ele almak mümkün değildir. Nitekim kalkınma planlarında toplam yatırımlar içinde konut yatırımlarına ayrılacak miktarın % 20 yi geçmemesi öngörülmektedir. Gerçekten istihdam kapasitesi yaratamaması ve sanayileşme çabalarını önemli ölçüde aksatması sebebiyle konut yatırımlarının bir noktadan sonra frenlenmesinde kesin zorunluk bulunmaktadır.

Toplam yatırımlar içinde konut yatırımlarının oranını artırmanın gayri iktisadi olduğu kabul edildikten sonra, tutulacak olan yol şu olmaktadır: Aynı miktardaki yatırımla daha çok konutun yapımını sağlamak. Bu amaçla lüks meskenlerin inşasını mümkün olduğu kadar sınırlamak, buna karşılık sağlık bakımından sakıncası olmayan ucuz halk konutlarını teşvik etmek gerekmektedir. Nitekim her bölgede maliyetleri incelenmiş standart halk konutu tiplerini bulmak, bunlara kredi, vergi muafiyeti gibi teşvik edici tedbirleri uygulamak, arsa spekülasyonunu önlemek, yapı kooperatiflerini yeniden düzenlemek gibi tedbirler kalkınma planlarında etraflı şekilde açıklanmıştır.

Konut politikası konusunda planlı kalkınma döneminin bu çok faydalı, çalışmalarına rağmen plan hedeflerine ulaşıldığı maalesef söylenememektedir. Hatta öngörülen politikanın ilkelerine dahi geniş ölçüde uymadığı görülmüştür. Mesela ikinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1970 yılı programının uygulanmasıyla ilgili kararda açıklandığına göre (R.G. 10.12.1969) 1969 yılında toplam konut yatırımları plan hedeflerine ulaşmış, ancak konut sayısı ihtiyacın çok altında kalmıştır. Bunun nedenleri özel sektör yatırımlarının daha pahalı ve lüks konutlara yönelmesi ve konut maliyetinde arsa payının yükselmesidir. Bu duruma engel olmak için sadece vergi mevzuatında gerekli değişiklikleri yapmakla kalmayarak kalkınma planlarında öngörülen çok yönlü tedbirlerin bir arada alınmasına ihtiyaç vardır.

Almancası : Wohnungspolitik.

Fransızcası : politique du logement.

İngilizcesi : housing policy.

(Bk;-mesken kredisi. emlak kredisi).