Satış vergileri başlıca üç tiptir. Bunlar sırasile, imalâtçı Satış Vergisi, Toptancı Satış Vergisi ve Perakendeci Satış vergisidir. Bu sıra aynı zamanda satış vergilerinin gelişme sürecini göstermektedir. Gerçekten satış vergileri, imalâtçıdan perakendeciye doğru geliştikçe, vergileme prensiplerine ve bizzat verginin ihdas sebebine daha çok uymaktadır.
Muamele Vergisi gibi Satış Vergisinin de hedefi toplam vergi yükünün bir kısmının, tüketim için yaptıkları masraflarla orantılı olarak fertlerden doğrudan doğruya alır gibi bu masraflara eşit oranda yükletilmesidir. Bunun için verginin kabil olduğu kadar bütün tüketim maddelerini kavraması, bunlara mümkün mertebe aynı yahut çok az farklı oranların uygulanması gerekir. Bunu yapamadığı takdirde verginin gelir grupları arasında dağılışı vergileme prensiplerine ters düşeceği gibi, idaresi de güçleşir. Öte yandan verginin, üretim-pazarlama tekniği seçimini de etkilememesi lâzımdır. Eğer böyle bir etki yapıyorsa - vergiden evvelki üretim- pazarlama tekniğinin optimal teknik olduğu varsayımı altında - ekonomik etkinliği bozduğu ve ekonomi için aşırı yük yarattığı söylenebilir. Diyebiliriz ki: diğer bütün şartlar aynı olduğu takdirde, satış vergileri arasında bu icaplara en uygun olanı, perak endeci satıs vergisidir. Bu uygunluk, aşağıda görüleceği üzere, satış vergilerinin diğer özellikleri bakımından da mevcut bulunmaktadır.
Satış Vergisinin tüketim harcamalarını hedef alması, diğer malların mükellefiyet alanı dışında tutulmasını gerektirir. Bu sınırlama yapılamadığı ve üretim için satın alınan mallar da vergilendirildiği takdirde, verginin tüketim harcamaları ile orantılı elması imkânı ortadan kalkmaktadır. Ayrıca, üretime gidecek bazı malların vergilendirilmesi, bir kısım üreticilerin, vergiden kaçmak için, bu malları satın alma yerine bizzat üretmelerine sebebiyet verir.
Verginin kabil olduğu kadar sadece tüketim harcamalarını kavraması için tüketim mallarının iyi tarif edilmesi kâfi değildir, iyi bir sınırlama, verginin alınma safhasiyle yakından ilgilidir. Üreticiye yahut toptancı tüccara konan verginin üretim mallarını da teklif etmesi ihtimali çoktur. Zira aynı mal, bu safhadan itibaren hem üretimde hem tüketimde kullanılabilir. Buna mukabil perakendeciden alınan satış vergisinin sadece istihlak malına yüklenmiş olacağı söylenebilir.
Kişilerin geliri sadece mallara değil, fakat hizmetlere de harcandığı ve toplam harcamada hizmetlerin payı gittikçe büyüdüğü için, satış vergisi hizmet istihlâkini de mümkün .mertebe kavramalıdır. Kaldı ki otel, lokanta gibi hizmetlerin içinde mal istihlâki de yer almaktadır. Hizmetlerin mükellefiyet alanı içine alınması, verginin randımanını arttırdığı gibi, yükün gelir grupları arasında daha âdil dağılmasını da sağlar.
Satış vergilerinde oranların, bütün maddeler için kaabil olduğu kadar eşit olması gerekir. Gerçi vergi adaleti yönünden, farklı oranlar savunulmaktadır. Ancak, farklı oranların yüksek gelir sahiplerini daima daha yüksek bir yüke maruz bırakmayacağını, buna mukabil verginin tatbikatında büyük güçlükler doğuracağını düşünmek gerekir. Her halde oran farklılaştırmaları, eğer adalet hislerile yapılacaksa, pek mutedil derecelerde kalmalıdır.
Gaye tüketim harcamaları oranında kişileri vergilendirmek olduğuna göre, satış vergilerinin nihaî müstehlike inikası öngörülmektedir Kanun kovuşunun bu arzusu; piyasa şartlarına tâbi olarak gerçekleşemeyebilir yahut ancak kısmen gerçekleşebilir. Ancak seçilecek vergileme tekniğinin, inikâs'ın gerçekleşme derecesine etki yapmaması, kaynakların optimal dağılımı bakımından, üzerinde dikkatle durulması gereken bir husustur. Muamele Vergisinin, piramitleştirmeye sebebiyet vermesi; nihaî tüketim safhasından uzak kalması; istihlâk ve üretim malı arasında gerekli ayırımı tam yapamaması dolayısile inikası etkilediği, bilinen bir husustur. Üreticiden ve toptan ticaretten alınan satış vergileri de daha az şiddette olmakla beraber, inikası etkilemektedirler. Buna mukabil perakende ticaretten tahsil edilen satış vergisi inikasa karşı tarafsızdır.
Vergi oranı aynı olduğu takdirde, perakendeci satış vergileri diğer Satış Vergisi tiplerinden daha yüksek gelir sağlamaktadır. Bunun, türlü sebepleri arasında en önemlisi, matrahının daha geniş olmasıdır. Ancak baştanberi izah edilen üstünlüklerine rağmen, her memleketin perakendeci Satış Vergisi uygulaması mümkün olamamaktadır. Bilhassa az gelişmiş memleketlerde perakende ticaretin çok dağınık ve rasyonel kayıt sisteminden mahrum olması, böyle bir vergilendirme tekniğinin tatbikini adeta imkânsızlaştırmaktadır. Türkiye'nin 1954'ten beri tatbik ettiği satış vergisini istihsal vergisi yani üreticiden alınan bir mükellefiyet biçiminde seçmesi bundandır. İşletme Vergisi uygulaması ile perakendeciyi kavrayan bir satış vergisi denemesine, memleketimizde ancak 1970'ten itibaren cesaret edilebilmiştir.
Almancası: Umatzsteuer.
Fransızcası : taxe sur la dépense.
İngilizcesi : sales tax.
(Bk; Gider Vergisi, Katma değer Vergisi, Muamele Vergisi).