1767-1832 yıllarında yaşamıştır.
Tahsilini İngiliz ve Fransız okullarında yapmıştır. Babasının Lyon'daki ticarethanesinde iş hayatını öğrenmiştir.
Onun iktisat ilmine ilgisini uyandıran Etienne Claviére'dir. Etienne Claviere, tanınmış bir maliyeci ve iş adamı idi. Turgot'nun ve Smith'in liberal fikirlerine bağlı idi. Necker'in fikir ve siya set alanlarında muarızı idi. Fransız ihtilâlinde, Maliye Bakanı olmuştu. Girondins'lerin düşmesile giyotinden kurtulmak için intihar etmişti.
Jean-Baptiste Say, kısa bir süre Etienne Claviere'iri yanında çalışmış ve onun tavsiyesi ile Milletlerin Zenginliğini okumuştur. Daha sonra, bir sigorta kumpanyasına memur olmuştur. Mırabeau'nun Courrier de Provence adlı gazetesinde yazarlık yapmıştır. 1793 de, bir fikir dergisinin başyazarlığını üzerine almıştır
1799 da, Tribunat denilen ve üyeleri Senato'ca seçilen meclise girmiştir. Yazdığı iktisat kitabı, ona şöhret yolunu açmıştır. Napolyon, üslûbunu beğendiği bu yazardan faydalanmağı düşünmüştür. Kitabının bazı pasajlarında, maliye politikasını destekleyici ayarlamalar yapmasını istemiştir.
İmparatorun arzusunu reddetmesi, Jean - Baptiste Say'e kamu görevlerini kapamıştır. Tribunatdan çıkartılmıştır, iktisat kitabının ikinci baskısını çıkartması önlenmiştir. Ufak bir tekstil imalâthanesinin müdürlüğünü yaparak hayatını kazanmıştır.
Rejimin değişmesiyle, incelemeler yapmak üzere İngiltere’ye gönderilmiştir. Fransız fikir hayatının unvansız bir elçisi olarak Ricardo ve Bentham ile temaslar yapmıştır.
Dönüşünde, bir iktisat kursu açmıştır. Verdiği dersler, geniş ilgi toplamıştır, ilk ders kitabını yazmağa koyulmuştur. Collége de France profesörü olmuştur. Arts et Métiersde iktisat kürsüsünü kurmuştur.
Klâsik iktisat Ekolünü Fransa’ya tanıtan, Jean - Baptiste Say'dir. Klâsik teorileri herkesçe anlaşılır bir dille kaleme almıştır. Onu uzun süre Adam Smith'in mütercimi ve Klâsiklerin vülgarizatörü sayanlar olmuştur.
Oysaki Jean-Baptiste Say, her noktada İngiliz Klâsiklerinin izinde kalmamıştır, iktisat ilmine yeni kavramlar ilâve etmiş ve katkılarile ilmin ufuklarını açmıştır.
İktisadî faaliyeti üretim-dolaşım-dağılım-tüketim şeklinde dört safhaya ayırmıştır. Say'in dörtlü tasnifi, kendisinden sonraki kuşaklarca da benimsenmiştir.
İngiliz Klâsikleri, değeri emeğe bağlamaktaydılar. Jean-Baptiste Say, değer ile fayda arasındaki ilişkilerin önemi üzerinde durmuştur. Kıymetin sadece harcanan emek miktarile ölçülemiyeceğini, emeğin faydasını dikkate almak gerektiğini ileri sürmüştür.
İktisatta müteşebbisin faaliyeti üzerinde durmuştur. iş adamının iktisadî rolünü tahlil etmiştir. iktisadî hayatta asıl yapıcı rol oynayanın kapitalist ve toprak sahibi değil, müteşebbis fonksiyonunu gören kişi olduğunu izah etmiştir. Sermaye ve toprak sahipliği ile müteşebbis fonksiyonlarının aynı şahısta toplansa bile, ayrı karakterde olduklarını belirtmiştir.
Maithus ve Ricardo, kötümser iktisatçılardı. Bu iktisatçılar, Nüfus Teorisinin ve Rant Kanununun esprisine bağlanmışlar ve insanlığın zamanla mutlu günlere erişebileceğine inanmamışlardı. On Dokuzuncu Yüzyıl başlangıcının konjonktür buhranları da, daha başka fikir adamlarının geleceğe ümitle bakmalarını engelliyordu. Jean-Baptiste Say, Mahreçler Kanunu ile iktisat literatürüne iyimserlik havasını getirmiştir. Sanayileşme hareketinin sürekli bir işsizlik tehlikesi doğurmayacağını, aksine zamanla çalışan kol sayısını arttıracağını ileri sürmüştür. Emek yerine makine ikamesinin ve fabrikalar kurulmasının aşırı istihsal kaynağı olmak ihtimalini Kabul etmemiştir. HER MALIN KENDİ TALEBİNİ YARATTIĞINI.. Her yeni üretimin aynı zamanda ve aynı değerde gelir doğmasına vesile olduğunu.. Serbest mübadele ve rekabet rejimlerinin akıcı ortamında istihsalin müşteri bulamamak ihtimali olmadığını isbata çalışmıştır.
Miktar Teorisini Ricardo'dan farklı bir açıdan görmüştür. Gerçekte malların birbirlerile mübadele edildiğini., paranın katalizör fonksiyonu gördüğünü., paranın piyasa sektörleri arasında şeffaflık sağlamaya yarayan bir tül perde gibi olduğunu düşünmüştür. Para darlığı yahut altın stoku yetersizliği dolayısı ile talebin tıkanması ve fiyatların düşmesi bahis konusu olamıyacağını isbata çalışmıştır. Her malın kendi talebini yaratması dolayısile, üretim artınca tüccarın kaydi para mekanizmasından faydalanarak ve altın stokuna bağlı kalmaksızın ödemeleri yürüteceğini yazmıştır.
Jean-Baptiste Say, berraklığına halel getirmeksizin konuları derinleştirmesini bilen nadir kalem sahiplerinden biridir. On Dokuzuncu Yüzyılda, her okuyanın Jean- Baptiste Say'i kolayca anladığına dair bir zan yerleşmiş bulunuyordu. Dühring, onun Adam Smith'i sulandırarak tekrarladığını söylemiştir. Stendhal zekâsını küçümsemek istediği bir kimse için «Jean-Baptiste Say'in kitabındaki ilk bahisleri anlamayacak kadar aptaldı» demiştir.
Fakat Keynes 1936 da Klâsik Ekol'e en şiddetli darbeyi vururken hedef olarak Adam Smith'i veya Ricardo'yu değil. Klâsiklerin vülgarizatörü sanılan Jean -Baptiste Say'i seçmiştir. Keynes, Mahreçler Kanununu Klâsik Ekol'ün temel duvarı olarak görmüştür. Ve o tarihtenberi, Mahreçler Kanununa diğer iktisatçılar da farklı bir gözle bakmağa başlamışlardır. Yirminci Yüzyılın ikinci yarısında Oscar Lange ile Don Patinkin, ve William J. Baumol ile Garly S. Becker gibi çaplı iktisatçıların Jean - Baptiste Say'i yorumlarken birbirlerine ters ve birbirlerinden uzak sonuçlara vardıkları dikkate çarpmıştır. Yüz elli yıl geçtikten sonra, en seçkin iktisatçıların birbirlerini Jean - Baptiste Say'i anlamamış sanmalarına baktıkça, Stendhal'ın cümlesini hatırlamamak elden gelmemektedir.
(Bk; Mahreçler Kanunu, Klâsikler, iyimser Akım, Say'in Değer Teorisi, Louis Auguste Say, Horace Emile Say. Leon Say).