SOSYAL SİGORTALAR NEDİR? Yazdır
Sosyal güvenliğin gerçekleşmesinde temel araçtır ve bu yönde önemli işlevleri vardır., Ülkemizde sosyal güvenliğin sağlanması için zorunlu önlemlerin alınması ve bu konuda gerekli örgütün kurulması Anayasa'nın 60. maddesinde devlete verilmiş bir görevdir, Gene aynı maddede herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Anayasa, sosyal güvenlik bakımından kimlerin özel olarak korunacağını ve sosyal güvenliğin sağlanması bakımından başlıca ödevleri 61. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre: • devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malül ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. • Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır. • Yaşlılar, devletçe korunur. Yaşlılara devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir • Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbirleri alır. • Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar ve kurdurur. Diğer yandan, sosyal sigortalar aracılığıyla karşılanması gereken sosyal güvenliğin en önemli alanları, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 1952 tarih ve 102 sayılı, Türkiye'nin de onayladığı “Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi’nde somut olarak saptanmıştır. Bunlar sırasıyla hastalık, bakım giderlerinin karşılanması ve yitirilen kazancın giderilmesi ile analık, sakatlık, yaşlılık, iş kazası ve meslek hastalığı, ölüm, aile yardımları ve işsizlik sigortalandır. Sosyal güvenliğin sağlanması için gerekli ödevler, sosyal sigortalar ve sosyal yardımlar aracılığıyla yerine getirilir. Bu bakımdan sosyal güvenlik bir amaç, sosyal sigortalar ile sosyal yardımlar ise birer araçtır. Sosyal sigortalar ilgilinin, yani yardımdan yararlanacak olanın maddi katkısıyla (primlerle) çalışırken, sosyal yardımlar böyle bir katkı olmaksızın tamamen devlet bütçesinden sağlanır. Sosyal güvenliği bozan riskleri, yukarıda açıklamalar çerçevesinde mesleki riskler, fizyolojik riskler ve sosyoekonomik riskler olarak sınıflandırabiliriz. Mesleki riskler, iş kazaları ve meslek hastalıklarıdır. Çalışanların yapılan iş meslekle doğrudan ilgili olan bu risklere karşı korunması bugün sosyal güvenlik sisteminin özünü oluşturmaktadır, Fizyolojik riskler, kişinin kendi bünyesinde meydana gelen, fakat mesleki riskler dışında kalan risklerdir. Bunlar hastalık, analık, sakatlık, yaşlılık ve ölümdür. Sosyo ekonomik riskler, toplum, aile ve işletme yaşamında ortaya çıkan risklerdir. Bunları işsizlik, evlenme, çocuk sahibi olma şeklinde belirleyebiliriz. "Sosyal güvenlik kavramı ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri'nde, 1935 tarihli Social Security Act'da yer almıştır. Bu yasa hem yardımları prim ödenmesine bağlı tutan (sakatlık ve yaşlılık gibi) klasik sosyal sigortaların bir bölümünü, hem de vergilerle karşılanan ve gereksinim esasına göre verilen (yaşlılar, körler ve işsizler için yardım tedbirleri gibi) sosyal yardımları kapsamaktadır. Sözü geçen yasa 1930 yılındaki dünya iktisat bunalımının sonuçlarını hafifletmek için öngörülmüştür ve Başkan Roosevelt tarafından yürütülen müdahaleci sosyal politikanın bir ürünüdür. Sosyal güvenliği sağlamanın temel aracı olan sosyal sigortaların genel anlamda görevi, rizikonun belirsizliğini ve bunun kişiler üzerindeki olumsuz etkisini belli bir kişinin omuzlarından kaldırıp, toplumun sorumluluğu ve yükümlülüğü altına almaktadır. İster özel, ister sosyal olsun, tüm sigortaların amacı aynı ya da benzer tehlikelerle karşı karşıya bulunan kişilerin böyle bir tehlikenin gerçekleşmesi halinde ortaya çıkan risklerin organize bir çoğunluk içinde beraberce karşılanmasıdır. Çoğunluğa dahil bireyler bunun için önceden belirli bir prim öderler. Ancak, sosyal sigortaların özel sigortalardan ayrılan yanları da vardır. Özel sigortalar isteğe bağlı olarak kurulurken sosyal sigortalar kanunla zorunlu olarak kurulur. Sosyal sigortalarda edim ve karşı edim arasındaki bir karşılıklık (denklik) yoktur. Çünkü sosyal sigorta yardımları, bazı durumlarda sigorta primleri ödenmeden de yerine getirilebilir. Burada rizikonun denkleştirilmesi (bölünmesi) yanında sosyal denkleştirme de önem taşır. Zaten bu yüzden, primlerin ve yapılacak yardımların miktarı, sosyal sigorta primlerinin yüksekliği, kural olarak sigorta edilen riske göre değil, sigortalının ödeme gücüne göre saptanır. Özel sigorta ilişkisi ise kanun yoluyla zorunlu olarak kurulur.