İşletmede para ile ifade edilebilen olayların kaydedilmesi, sınıflandırılması, özetlenerek ilgililere sunulması ve sonuçların yorumlanmasını kapsayan faaliyetlerin yürütülmesinde uygulanan kurallardır, işletme, sosyal bir ekonomik birim olduğu için ve muhasebe de işletmenin zaman içinde değişen ihtiyaçlarına göre şekillendiğinden, muhasebe prensiplerini, doğal bilimlerde karşılaşılan kesin, değişmez prensiplerle karıştırmamak gereklidir. Bu yüzden bazı yazarlar, muhasebe prensiplerini genel kabul görmüş davranış kuralları şeklinde tanımlamaktadırlar. Bununla birlikte 1970'lerde genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri, aşağıdaki anlamlarıyla uygulanmaktadır:
- Paranın ölçü birimi olması prensibi: işletmede ortaya çıkan olayların bütünü, para ile ifade edilemiyecek nitelikte olmakla birlikte, muhasebe, bunlardan sadece para ile ifade edilebilecek olanlarla ilgilenecektir. Ancak, para ile ifade edilebilecek olaylar, işletmede ortaya çıkabilecek olayların çok önemli bir kısmını kapsamaktadır. Son yıllarda, dünya'daki bir çok ülkede, yüksek oranlarda enflasyonun (para değerinin zaman içinde düşmesi) ortaya çıkması, bu muhasebe ilkesinin gittikçe artan ölçüde eleştirilmesine sebep olmuştur. Fakat bütün çabalara rağmen, değişik özellikteki bir çok olayı matematik işlemlere uygun düşecek tarzda ifade edebilecek paradan başka bir ölçü, henüz bulunamamıştır. Bu sebeple, muhasebede değerler, para ile ifade edilmekte ve bu şekilde incelenmektedir.
- Değerin maliyete eşit olması prensibi: Ekonomide ve işletmede değer kavramı, en kaypak ve çok anlamlı terimlerden biridir. Piyasa değeri, satın alma değeri; yenileme değeri, yeniden yap ma değeri, hurda değer gibi bazı değişik anlamlar. miktarların yargılamaya temel oluşturacak doğrulukta rakamlarla ifade edilmesinin gerekli olduğu işletme alanında, muhasebe sistemine giren ve bu sistemden çıkan değerlerindaha belirli şekilde tanımlanmasını gerektirmişve bu amaçla satınalma bedeli değer ölçüsü olarak kabul edilmiştir. Bu kuralın uygulamadaki anlamı, işletmeye giren değerleri temsil edenmal ve hizmetlerin, işletmenin muhasebe sistemi içinde onları elde etmek için ödenen bedellerle gösterilmesidir. Örnek olarak, işletme birmakinayı elde etmek için TL 50.000 ödemiş ise makina değeri, muhasebe kayıt ve raporlarına TL 50.000 olarak geçirilecektir. İşletme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla kullanıldığı sırada bu makinanın piyasa değeri yükselmiş olsa ve aynı makinayı satın almak için daha yüksek bedeller ödenmesi kesin delillerle ortaya çıkmış bulunsa bile, bu makina elden çıkarılıncaya kadar muhasebe kayıt ve raporlarında TL 50.000'lık satınalma bedeliyle görülecektir.
Paranın ölçü birimi olması prensibiyle birleşince değerin maliyete eşit olması prensipi, aynışekilde eleştirme konusu olmuştur. Ancak, buiki ilkeden ayrılınca, muhasebe değerleri, kişisel yargılarla etkilenecek ve bu sebeple aynı işletmenin çeşitli dönemlerle ilgili değerlerini, çeşitli işletmelerin benzer değerlerini karşılaştırarak tarafsız sonuçlara ulaşmak imkansız olacaktır. Bu yüzden son yıllarda, muhasebe kayıt veraporları “parasal maliyet bedeli” esaslarına göredüzenlenmekle birlikte, özellikle işletme yüksekyönetimine ve işletme dışına sunulan raporlarda,varlıkların içinde bulunulan dönemin pazar değerleri de parantez içinde ya da bir dipnotla açıklanmaktadır.
Muhasebe değerlemelerinin maliyet bedeli esasına dayatılması, değerleme meselesinin güçlüğünü tamamen ortadan kaldıramamıştır. Çünkü”maliyet” kavramının da ekonomide ve işletme bilimi alanında çok değişik tanımlamaları vardır. Özellikle fiziki işletme varlıklarının işletme faaliyetleri içinde kullanılması şekli ile ilgili kararar (imal edilmek, ya da satılmak üzere ambarlarda tutulan malların imalat işlemi içinden geçişi ile duran varlıkların amortisman süreleriniilgilendiren kararlar gibi) muhasebe kayıt ve raporlarında gösterilen rakamların büyüklükleriniönemli ölçüde etkilemektedir. Bu yüzden sonyıllarda fiziki varlıklarla ilgili olarak mali tablolarda stok değerleme ve amortisman usullerinin açıklanması usulü de gittikçe yaygınlaşmaktadır.
- İşletmenin bağımsız kişiliği prensibi: bazı yazarlar, tarafından işletmenin tüzel kişiliği şeklinde ifade edilse'de bu muhasebe ilkesinin hukuktaki tüzel kişilik kavramı ile ilgisi yoktur;bu ilke muhasebe rapor ve kayıtlarında; rakamların ilgili olduğu birimin belirlenmesini ve muhasebe işlemlerinin, o birimle ilgili diğer kişi ve kurumlar işlemlerinden ayrılıkları belirtecek şekilde yürütülmesinin gereğini ifade eder. Tek yönetime bağlı bir işletme, ya da diğer ekonomik birim için bir hesaplar grubu tutulup yürütülüyorsa, muhasebede bu bütüne, “muhasebe birimi” adı verilir. Bu birimle ilgili kayıt ve raporlardaki rakamların, diğer birimlerle ilgili rakamlarla karıştırılmaması gereği, bu muhasebe ilkesinin temelini teşkil eder. Böylece bir işletmenin kasasındaki para, işletmenin kayıtlarında sahibinin kişiliğine ait paradan ayrılarak kayıt ve tesbit edilecektir; işletmeler arasındaki alış-verişlerde, mal üzerindeki mülkiyet hakkının el değiştirdiği an, muhasebeci tarafından iyi izlenecek ve mal hangi işletmeye aitse onun hesaplarında gösterilecektir.
- İşletmenin devamlılığı prensibi: muhasebe faaliyetinin yürütülmesinde, işletme ömrünün sona ereceğine ait elde güçlü deliller bulunmadıkça, işletme (muhasebe birimi) ömrünün sonsuz olduğu farzedilecektir. Özellikle bilanço ve gelir tablosu (kar-zarar)ının düzenlenmesi sırasında bu ilke yukarda sözü geçen değerlemelerin yapılabilmesini mümkün kılar. Örnek olarak, işletmeye ait bir arsanın, işletmenin yakında sona ereceği düşünülünce cari satış değeri ile gösterilmesi gerekirken, işletmenin devamlılığı ilkesi, sözkonusu arsanın bilançoda maliyet bedeli ile gösterilmesini mümkün kılar.
- Hasılatla maliyetin karşılaştırılması prensibi: muhasebe birimi faaliyet sonuçlarının belirli aralıklarla tesbit edilebilmesi için, belirli süreler içinde elde edilen hasılat (satış hasılatı gibi) ile, bu hasılatın elde edilmesi için katlanılan masraflar karşılaştırılmalıdır. Bu karşılaştırma, muhasebede gelir tablosu, kar-zarar tablosu gibi adlarla anılan tabloda gerçekleştirilir. Bu karşılaştırma sırasında, masraflar, tutarının gösterilen hasılatın elde edilmesi amacıyla yapıldığını tesbit etme sorumluluğu; bu prensipin bir sonucudur.
- Dönemsellik prensibi: yukarda sözü edilen karşılaştırma, bu prensipin uygulanması suretile gerçekleştirilecektir. Ekonomik birimin faaliyet sonuçlarının tesbit edilmesi kararlaştırılan süreye “muhasebe dönemi” adı verilir ve birbiri ile karşılaştırılacak hasılat ve masraf unsurlarının ayni döneme ait olması sağlanınca, bir önceki prensibin de gerçekleşeceği farzedilir. Bu prensipin pratik sonucu, dönem sonlarında, bir önceki dönem ve faaliyet sonuçları tesbit edilen dönem ile bir sonraki döneme ait hasılat ve masraf unsurlarının, dönemler itibariyle sınıflandırılması, zaruretidir. Muhasebe dönemleri sonundaki “ayarlama, kayıtlarının temel sebebi bu prensiptir.
- Gerçekleşme prensibi: önceki iki prensibi tamamlayan bu prensip, muhasebe kayıt ve raporlarına sadece fiilen gerçekleşmiş unsurların geçirilmesi zaruretini ifade eder. örnek olarak, bu prensip gereğince, “satış vaadi”, fiili bir satış hasılatı şeklinde kayıtlara geçirilmiyecek. üç yıllık kira bedeli önceden ödenmişse, ve sadece bir yıllık faajiyet sonuçları tesbit ediliyorsa, sadece bir yıllık kira masrafı kayıtlara geçirilecek ve raporlarda gösterilecektir.
- Maddilik prensibi:, bütün maddi (büyüklüğü önemli) rakamların ayrıca kayıt ve tesbit edilmesini ve raporlarda ayrıca gösterilmesini, maddi olmayan unsurların birleştirilerek kayıt ve rapor edilmesi gereğini ifade eder. Böylece, örnek olarak TL. 1 .000.000'luk bir bilançoda, TL 100'lük bir faiz alacağının ayrıca gösterip meşine ihtiyaç olmadığı gibi, TL 200.000'lık arsanın ayrıca gösterilmesi gerekecektir.
- Muhafazakarlık prensibi: muhasebecinin, çeşitli ve bazı hallerde birbiri ile çelişmeli prensiplerini uygularken, ekonomik birimin varlıklarını, faaliyet sonuçlarını, sermayesini ve karlarını yüksek, borçlarını düşük gösterecek yollardan kaçınması zaruretini ifade eder.
- Uygunluk prensibi son yıllarda, muhasebe bilgilerinin yönetim amaçlarıyla kullanılması genişledikçe, muhasebeciye, düzenleyeceği kayıt ve raporların, yönetim amaçlarına uygun ve yöneticiye alacağı kararlarda yardımcı olması gereğini ifade eden bu prensipin de önemi artmaktadır.
- Yeknesaklık prensibi. Özellikle düzenlenen muhasebe raporlarında mukayeseyi güçleştiren usul değişikliklerinin açıklanması zaruretini ifade eder.
- Tamamen açıklama prensibi: Bağımsız denetleme (auditing) adı verilen muhasebe kolunun genişlemesiyle, muhasebeciye, muhasebe raporlarında bütün önemli gelişmelerin, yanlış anlamaları önleyecek şekilde açıklanmasını sağlamak sorumluluğu da yüklenmektedir. Ekonomik birimin, birim dışına bildirimlerinde büyük önem ifade eden bir prensiptir ve birçok ülkede bu muhasebe kolu özel amaçlı kuruluşlarca kendi içinde birçok ahlaki ve mesleki kurala bağlanmıştır.
- Sosyal sorumluluk prensibi: Son yıllarda, işletmeler büyüyüp, gittikçe artan ölçüde, işletme dışına yayınladıkları muhasebe bilgilerde halktan yatırım fonları toplamaya başladıkça, özellikle bağımsız denetleme kolunda, muhasebeciye bir sosyal sorumluluk da yüklenmektedir. İşletmelerden topluma yayınlagan bilgilerin doğruluğunu, güvenilirliğini onaylamak suretile bağımsız muhasebe uzmanı, bu bilgileri kullanarak hisse senetleri ve tahvillere para yatıran halkın ve bütün kanunun haklarını mesleki ehliyeti ile korumak sorumluluğunu yüklenmiş, olmaktadır.
Almancası : Buchhaltungsgrundsätze, Buchführungsrichtlinien.
Fransızcası : principes de la comptabilité.
İngilizcesi : accounting principles.
(Bk; Muhasebe, bilanço).